1 Ekim 2007 Pazartesi

Bunu çözebilirmisin? -anaokulunda ki çocuklara yapılmış bir test !-

Bunu çözebilirmisin?

ANAOKULUNDA Kİ ÇOCUKLARA YAPILMIŞ BİR TEST !



Sorulan soru şu:



"Resimde gösterilen otobüs hangi yöne doğru hareket ediyor?

Resimi iyice incele ve cevap vermeye çalış.

(cevabın "sağ" yada "sol" olabilir).

Cevabını vermeden önce iyice düşün.
Hala bir fikir üretemedin mi? İyice düşün.
Peki, o zaman ben söyleyeceğim!

Anaokulunda ki tüm çocukların cevabı “SOL” olmuştu.


“Neden sol” sorulduklarında, yani “nasıl anladın ki otobüs sol tarafına hareket ediyor?


Çocukların cevabı şu olmuş: “ÇÜNKÜ OTOBÜSÜN KAPILARI GÖRÜLMÜYOR”!


Şimdi kendini nasıl hissediyorsun??????


:))))

Sarılmak Bedeva...

Avustralya'lı Juan Mann için işler Londra'da yolunda gitmedi. Her şeyi geride bırakıp Sydney'e geri dönen Mann'ı havaalanında tatsız bir sürpriz bekliyordu. Kendisini karşılamaya gelen tek bir kişi bile yoktu, evim diye adlandırabileceği bir yer de. Artık kendi şehrinde bir turistten farksızdı.

Uçaktan inip sevdikleriyle kucaklaşan, gülen insanları izleyen Mann kendisi için orada birinin bekliyor olmasını çok istedi. Kendisini gördüğü için mutlu olan birinin, kucaklayacak birinin olmasını.

Bu yüzden, bir karton kutu buldu, iki tarafına da "sarılmak bedava" yazdı.

15 dakika insanlar Juan'a sadece baktı, ardından biri omzuna dokundu ve köpeği o sabah öldüğü için ne kadar üzgün olduğunu söyledi. O sabah aynı zamanda o kişinin tek kızını trafik kazasında kaybedişinin ilk yıldönümüydü. Juan kadına sarılıp yolcu ettiğinde kadın gülümsüyordu.

Free hug campaign bu şekilde başladı. Aşağıda bu konuyla ilgili şahane bir video var, bir yerden sonra gözyaşlarınızı tutamıyorsunuz.




ZAVALLI DOLAR :)))

Yılmaz ÖZDİL
Zavallı dolar...


SON günlerde hep aynı terane...

Dolar çakıldı.

Dolar çöktü.

Dolar mahvoldu.

Dolar tepetaklak.

Dolar yerlerde.

Dolar sürünüyor.

Üşenmedim, gazete arşivlerini araştırdım, "zavallı dolar" diyen var mı acaba?

Var.

*

Zavallı ABD...

*

Dünya ekonomisinin 3’te 1’i onun.

Sadece 1 şirketi, Türkiye kadar.

IMF başkanını, o atıyor.

Dünya Bankası başkanını, o atıyor.

FED ne derse, o oluyor.

Çin ekonomisini o yönetiyor.

Hindistan’ı da.

Sadece Irak’ta, 10 Türkiye harcadı!

Girerim diyor, giriyor.

Giremezsin diyor, giremiyorsun.

Kafamıza çuval geçirdi...

Zavallı!

Kişi başına gelir, 39 bin dolar.

(Bill Gates’in cebindeki para, bizim Merkez Bankası’nın kasasındaki kadar... Saniyede 250 dolar kazanıyor adam... Farzedelim, yere bin dolar düşürdü... Zahmet edip, eğilip alıncaya kadar, bin dolar daha kazanıyor!)

*

Bizde...

*

20 milyon yoksul.

10 milyon aç.

13 milyon kişi, günde, 2 zavallı dolarla geçiniyor... 2 milyon kişi, 1 zavallı dolarla.

Resmi işsiz, 3 milyon.

Gayri resmi, 9.

İhracat 1.

İthalat 2.

Ne varsa sattık, borç katlandı.

Kainatın en büyük faizini veriyoruz. Her 24 saatte, 90 milyon dolar borç ve faiz ödüyoruz.

Ekonomi bakanımızın meslek hayatına başladığı yer, zavallı ABD Büyükelçiliği... Bundan önceki ekonomi bakanımızın okuduğu yer, zavallı ABD... Ondan önceki de, direkt zavallı ABD’den gelmişti zaten.

Başbakan’ın çocukları, zavallı ABD’de okudu. Oğlu, zavallı ABD’de çalışıyor. Torunu, zavallı ABD’de dünyaya geldi.

Zavallı ABD’nin vatandaşı olabilmek için green card’a hücum var... "Ben illa, o zavallı ülkeye gitmek istiyorum" diyenlerin oranı, 5 yılda yüzde 500 arttı.

En son Orhan Pamuk gitti.

Ev almış New York’ta.

Zavallı mortgage’ları battı ya... 2 oda, 1 salon, 1.8 milyon zavallı dolara!

Biz onun 1.5 milyon zavallı dolarlık ödülünden vergi almadık; onun evinden çatır çatır vergi alıyor zavallı ABD.

*

Bakın vergi dedim, aklıma geldi.

100 lirada Atatürk’ün resmi var...

Vergi alıyorsun.

100 dolarda Benjamin’in resmi var...

Vergi almıyorsun.

Niye?

Benjamin zavallı çünkü.

*
Üstelik.

Atatürk’ü boşver de...

Benjamin gelmezse, bittik!

*

Hakikaten zavallılıktır bu... Allah kimseyi ABD’nin durumuna düşürmesin.

gecenlerde altın topum tv seyrederken agladı "ne olacak bu memleket hali" diye; içim parcalandi...

İsa'dan Önce 502 yılında Roma, Kral II. Porsenna'nın komutasındaki Etrüsk orduları tarafından ablukaya alındı. Kentin bütün yolları tutuldu, buğday bulunmaz oldu. Roma halkı açtı. Gaius Mucius adlı genç Patrisyen, (toprak sahibi) tarihte böyle kuşatma görmeyen kentin Etrüskler tarafından aşağılanmasını onuruna yediremiyordu. Duyduğu utancı kendisini feda ederek temizlemeye karar verdi. Senato'ya gitti ve: "Tiber nehrini geçip tanrıların yardımıyla soylu bir amaca hizmet edeceğim, kentten çıkıyorum, ancak firar ediyorum sanmayın!" dedi. Senatörler izin verdi. Gaius Mucius, pelerininin altına bir hançer gizledi ve düşman saflarına sızdı. Etrüsk karargâhına vardığında, asker aylıkları dağıtılıyordu, komutan ve Başyaveri yan yana oturmuşlardı. Hangisinin Porsenna olduğunu bilemeyen Gaius Mucius, hançerini rastgele salladı ve Kral yerine Başyaveri öldürdü. Kıskıvrak yakalanıp Porsenna'nın önüne çıkartıldığında bile korkmuştan çok ürkütücü bir görünümü vardı. "Ben Romalıyım!" dedi Porsenna'ya. "Seni öldürmek istiyordum, öldürmek için gösterdiğim cesareti, ölmek için göstermeye hazırım. Acıda ve savaşta cesaret, bir Roma erdemidir. Sana kin besleyen bir ben değilim. Ardımda aynı yolu izleyecek pek çok onurlu Romalı var. Her an bir hançer, karargâhının ortasında göğsüne inebilir. Roma gençliği sana savaş açtı Porsenna! Ardına ordularını alamayacağın bir savaş. Teke tek. Sen ve bir Romalı arasında geçecek bir dövüş olacak bu!"


***

Kral, genç Romalı'nın cesaretinden hem ürkmüş, hem de müthiş öfkelenmişti. Eğer hazırlanan komployu tüm ayrıntılarıyla anlatmazsa, bir ateş çemberinin ortasında yavaş yavaş yakmakla tehdit etti, Gaius Mucius'u. Savaş divanının ortasında, tanrılara tütsü yakmak için kullanılan kutsal bir ocak yanıyordu. Gaius Mucius sağ elini ateşin içine daldırdı ve öylece tutarak: "İyi bak Porsenna! Yücelik istendiği zaman gövde nelere dayanır, öğren!" dedi. Etini kılını kıpırdatmadan çatır çatır yakan Romalının irade gücü, Etrüsk Kralı'nı sarsmıştı. Gaius Mucius'u ateşten uzaklaştırdı ve: "Seni özgür bırakıyorum" dedi. "Benden çok, kendi canını yaktın. Eğer hizmetimde olsaydın, cesaretini överdim. Seni savaş yasalarıyla cezalandırmayacağım. İşkence görmeyeceksin. Seni bağışlıyorum, Roma'ya dönebilirsin." Genç Romalı, Kralın bu cömertliğine karşın: "Madem ki cesarete saygın var, benden tehditle alamadığını, iyilikle öğreneceksin" dedi. "Roma gençliğinin seçkin neferleri, üç yüz Patrisyeniz biz. İlk ben geldim. Ardımdan tek tek ötekiler, seni öldürmekte başarılı oluncaya kadar şanslarını deneyecek ve hiçbirisini, öncekinin kaderi etkilemeyecek!" Gaius Mucius, Roma'ya döndükten sonra sağ elini yitirdiği için Scaevola, yani "solak" diye anıldı. Ama gösterdiği cesaret, Porsenna'yı düşündürdü. Roma'ya elçiler gönderdi ve barış önerdi.

***

16 Mayıs 1919 günü, İsmail Hakkı Efendi'nin kaptanlığında İstanbul'dan Karadeniz'e açılan Bandırma vapurunda 76 kişi vardı. 22 kurmay subay, 25 er ve erbaş, 8 müşavir ve katip, 21 mürettebatla 76 genç adamdılar. Mustafa Kemal Paşa Samsun'a çıktığında, ardından 54 genç yürek geliyordu. Önden gelenlerle birlikte, 300 etmiyorlardı, henüz! Ama yüz binler olacaklardı 4 yılda...Bu toprakların sonuncu evrensel kahramanı, son dehası, idam fermanıyla birlikte bu ülkenin kulluk talihini de yırttı ve tarihin matematik akışını değiştirdi. 57 yılda yaktığı ömrünün eserini, kendisi gibi cesur olacağını umduğu gençlere emanet etti. Gençliğe Hitabe'si, Atatürk'ün gerçek vasiyetidir. Bu vasiyet az sayıda yüceye, çok sayıda cüceyi yenebileceği cesareti aşılamaktadır. Yücelik cesaret ister, cücelik esaret. Kafaları esir alabilmek için, önce cesareti unutturmak gerekir.Gençliğe Hitabe'nin ders kitaplarından niçin çıkarıldığı, açık değil mi?

Goran toz duman eylem

Bu Goran yok mu, Goran. süper bir adam yaa… adam tam anlamıyla bir karizma abidesi sanırım ondan sonrada karizma sıralamasında davulcusu geliyor. Kızların çoğu davulcudan bahsediyordu çünkü… Gerçi Goran varken neden davulcusuna hasta olmak nedir onu da anlayamadım/bilemedim ama işte bir şekilde sınırlandırıyor insancık kendini…
Neyse konser çok eğlenceliydi ama esas eğlenceli kısmı pek muhterem ODTÜ’lü öğrencilerin stadı basmak suretiyle; öncelikle stadın tellerini kırmaları sonradan stat’tan sahaya geçiş kilidini kırmalarında geçiyordu. Halılıydılar bence de hem kendi okulları hem de böyle… onlarda hazırlıklıydılar bu tavra karşı yamuk yumukta olsa ve kenarlarında cıtası eksikte olsa görüntüsü ve okunuşunda zorda olsa MÜŞTERİ DEĞİLİZ ÖĞRENCİYİZdiler ve gayette haklıydılar…
Goran hala Goran. bundan 7-8 yıl önceleri Vivatv ilk yayın hayatına başladığında günaşırı konserleri verilirdi Goranın değişmeyen orkestrasıyla ve bu genelde benim kahvaltı vaktime denk gelirdi. Sayesinde ne güzel kahvaltılar yaptım hala tadı damağımdadır ve o zamanın kahvaltıları o zamandan beri uğramamıştır yakınlarıma… zaten sonradan Tuna ile ilişkimizde bir takım sorunlar nedeniyle sekteye uğradı ve o kahvaltıların esaslarında biride Tunaydı, artık geç gibi eski günlere…
Neyse konser çok güzeldi çok eğlenceliydi. Ama ilerledikçe Figaro’nun istekleri kote koydu eğlen-meme/mize ancak sallamayı becerebildim güzel parçalarına eşlik olarak…
Birdaha konsere ki büyük birileri gelirse bilet almayacağım ama bu sözümü unuturda bilet alırsam önce figora’yla anlaşacağım ya peşinen 50 lira vereceğim eline yada ondan ayrı olarak iştirak edeceğim eğlenceye…

neye niyet kime kısmet...

Ben evlendim. fakat; herkesin işleri yolunda gitmiyor. brinin işi yolunda gitmeyince diğerinin işi yoluna giriyor kötü herkes için kötü değil birde kötü ile iyi birbirinin içinde gibi...

Düğüne niyet kimsesizlere kısmet
Gelinle damat son anda kavga edince Sait Halim Paşa Yalısı'ndaki 80 bin YTL'lik düğüne kimsesizler katıldı.
Evlenmekten vazgeçen damat Boğaz'daki 80 bin YTL'lik davete kimsesizleri çağırdı. Çeşitli yurtlardan 350 yaşlı, genç ve çocuk o gece gönüllerince eğlendi. 10 bin YTL'ye diktirilen gelinlik hayır kurumuna bağışlandı.. Günlerden cumartesi... Yer; İstanbul'un Boğaz'daki en gözde ve en pahalı düğün mekanlarından biri... Saat 19.00'dan itibaren mekana tek tek davetliler gelmeye başlıyor. Kimi yaşlı amcalar koluna girdiği kişiden destek alıyor, kimi çocuklar sağa sola koşturuyor. Görüntü sıradan bir düğünü andırıyor ama ortada ne düğün sahipleri, ne de gelinle damat var. Aslına bakarsanız düğüne gelen konukların da gelinle damadı tanıdığı yok... Davetliler otobüslerle, grup halinde, bir gün önce apar topar davet edildikleri bu mekanın eşsiz manzarasında yemek yiyip eğlenmenin hevesinde. Konukların profilleri de ilginç: yaşlı amcalar, teyzeler, delikanlılar, küçük çocuklar... NİYE TOPLANDIK? Konuklar mekana gelmişler ama neden burada olduklarının farkında değiller. Son derece şık hazırlanmış masalara yerleştikten sonra yaşlı teyzelerden biri bana eğilip soruyor: "Kızım bizi burada niye topladılar?" Ben de zeytinyağlı ve somondan oluşan başlangıç tabağını beklediğimiz esnada Semiha Şakir Huzurevi'nde kalan bu teyzeye durumu izah ediyorum: Cumartesi gecesi düğünü olması planlanan gelinle damat düğüne beş gün kala kavga edip ayrılınca düğün iptal oluyor. Yaklaşık 80 bin YTL tutan ve 400 davetlinin konuk olacağı düğünün iptal olması mekan sahiplerinin düğüne harcanacak paranın 50 bin YTL'sini talep etmesine engel olmuyor. Damadın ailesi düşünüp taşınıyor, "Ha 50 bin YTL vermişim ha 80 bin" diyerek düğün yemeğini iptal etmiyor. Daha orijinal bir fikirle söz konusu yemekle bir hayır işlemeye karar veriyorlar. ÇOK İYİ OLMUŞ İptal edilen düğün yemeğine, İstanbul'un dört bir yanındaki devlete bağlı Darülaceze'deki yaşlılar, kimsesizler yurdu ve yetiştirme yurdundaki gençler, çocuklar davet ediliyor. Tüm bu organizasyon projenin orijinalliğine hayran olan Vali Yardımcısı sayesinde bir günde tamamlanıyor. Darülaceze 350 kişilik grubu bir günde hazır ediyor, otobüsler ayarlanıyor ve gelin ve damatsız düğün tam bir eğlenceye dönüşüyor. Masadaki teyze hikayeyi şaşırarak dinliyor ama aklına geleni de hemen söyleyiveriyor: "Aman iyi olmuş bizde bu vesileyle eğleniyoruz" diyor ve kahkahayı patlatıyor. Düğünü iptal etmeyerek böylesine hayırlı bir işe imza atan damadın ailesinden bir temsilci yemekteydi. Ve davranışının bu tür durumlar başından geçenlere örnek olmasını diledi. Üstelik iptal edilmeyen sadece düğün yemeği değildi, 12 bin YTL verilerek kiralanan orkestrada tam kadro gelinle damat yerine, yeni konuklara hoş vakit geçirtmeye gelmişti, öyle de oldu. HERKES DANS ETTİ Başlangıç tabağının ardından, ıspanaklı krep yendi, üstüne mantarlı dana bonfileyle yemek faslı bitince herkes kendini müziğin ritmine kaptırdı. Hayatında böyle bir mekanda yemek yeme, eğlenme şansı olmayan teyzeler, amcalar, delikanlılar, genç kızlar ve çocuklar hayatlarının en güzel gecelerinden birini yaşadı. KAYIK İPTAL Damat tarafının iptal olan düğüne dair orijinal fikirleri bununla sınırlı değildi. Türkiye'nin en ünlü modacılarından birine 10 bin Euro'ya diktirilen gelinlik de bir hayır kurumuna bağışlandı. Gelinlik ihtiyacı olan bir geline verilecek, kullanıldıktan sonra geri alınacak, kuru temizleme yapıldıktan sonra tekrar bir başka ihtiyacı olan geline verilecek. Gecenin sonunda öğrendim ki düğüne dair iptal edilen tek şey: Gelinle damadı mekana taşıyacak Sadabad kayığı olmuş...

Sanırım yazı sabah gazetesinden alınmış...



 
eXTReMe Tracker
Directory of General Blogs