11 Eylül 2007 Salı

Zaman su gibi akıyor…

ZAMAN / SU

İyi/kötü şekillendiriyor bizleri… Bizlerde gerek suyun akışına gerekse durumumuza, tavrımıza, yapımıza göre yeni formlar … biliyoruz ki aynı nehirde iki kez yıkanamayız. Yani, bazen mutlak çaresizlik gibi görünse bile zaman değişmeyen tek şey değişimin kendisi diyerek kendi halinde/ kendiliğinden bir gaza gelme/kendini gaza getirmeyle ufak tefek bile olsa bişiler yapabilme kaabiliyeti ile çicekler açabilriz/açmalıyız/açarız. ve burada en yüce yol göstericimiz /fişekleyicimiz pozitif paranoyalarımız ve her şeyin birbiriyle alakasını yani Çin’deki kelebeklerin kanat çırpışları okyanusta fırtınaya sebep olabilir (mi) düşüncesini olabilr mi? yani işler yoluna bir girse herşey gülüm-balım bayram/seyran olur ;)) tabiî ki kapının arkasından gülen Murph’yi unutmamak lazım…her şeyde parmağı var… kötü giden işlerin mutlak gücü…. Fakat birde çekim yasası var…. sır SIR sır
Acaba ne yapmalı…
Daha az uyusak nasıl olur?
Az uyku cilde zararlı ama ;) çabuk kırışırız Allah muhafaza :) ama bir yandan da hergün bu vakitlerimiz yok mu ediyoruz. Bir çok şeye vakit ayıramazken uykuda geçirdiğimiz zamanları nasıl telafi edebiliriz. Özellikle plansız harcananları Allah soracak herhalde bizlere öteki dünyada :))) (1)
Mesela bizde sıkıntı yaratan/yapmamız gereken işleri bir listeye dökebiliriz ve bu listedekilerin bize ne gibi etkilerinin olacağı önemlilik/ivedilik/fayda sıralarına göre sıralayıp bir müddet kılavuz olarak bu listemizi kullanabiliriz. Tabi bunun sonu plan için az kullandığımız süper-sonik beynimizin bize kazık atıp yan gelip yatması ve her tarafın yapışkan not kâğıtları olması olabilir… yada sevgiliniz/eşinizin etrafında her şeyi not olan bir problem yumağı haline dönebilir siniz :))) unutmamalıdır ki; KADINDAN KORKMAYAN TAŞ OLUR!!! Şüphesiz ki onlar problem sevmezler ;))) ve öç alıcıdırlar… :( :( :( -ne kadar ağlasan boş-

Birazda sonra devam edeyim….





(1) yeri gelmişken bir anımı anlatacağım sizlere çok gücükkken hatta bana küçük bile denmezken biz karıncalarla oynarken bir büyüğümüz yanımıza geldi ve dedi ki eğer karıncaları zarar veriseniz öteki tarafta siz karınca olacaksınız oda sizi ezecek, zarar verecek belkide öldrecek ( nede olsa öteki taraf -katmerli yaniee-…

(neyse bana dönelim)"biz zaten öldürmüyorduk beklide sadece evlerini merak ediyorduk..." dedim ama nedense çok etkilendim hep aklıma bu gelir ne zaman öte taraftaki adalete ait bir muhakemede bulsam kendimi hemen neden yargılanıyorsam o ve benle yer değiştirim. Karınca olurum, at olurum, arkadaş olurum, simitçi olurum, bakkal olurum, manav olurum, kedi olurum :))) aslında bunlar küçükken olduklarım artık kimseye birşey yapmıyorum, kötü değilim ben. sütten çıkmış ak kaşığım adeta….
–birde topak olurum, çok kötü çok…-

“ilk aşk”


Ne güzel filmmiş “ilk aşk”
İnsanın severek ayrılması ne acı…
Yaralar sıkı sarılamıyor bazen sürekli sızıyor içinden acı/kan revan /kötü anılar/ pişmanlıklar…
Bazen iç sızısı bazen üzüntü… ama mümkün değil ki geri dönmek hayatta Ctrl + Z -geri al- tuşunun olmayışı ne kötü…
“SEN BANAN NASIL HESAP SORARSIN ?” kimse kimseye hesap soramaz aslında ama zaten kendisi çok yapatığı için muhakemesini; karşı tarafta eksiklik bulur belkide seven kişi. Yeterli değildir yapılanlar…
“Gözlerime bakarak git diyebilir misin?” “ Bir adam sevdim 40 yıl önce öldü diyebilir misin?” “Evet azmi ile evlendim. Ama, sen bende hiç ölmedin Asaf”
Sevmek, ona bakıp gözünü hiç ayırmamak/ayıramamak.
Ona bakarken bile nefesini tutmak unutmak istemek her şeyi nefes almayı bile…

 
eXTReMe Tracker
Directory of General Blogs