9 Mayıs 2008 Cuma

Hayat Ne?

Rahmetli Vehbi Koc ile yapilan bir televizyon roportajiydi. Yillar once...

"Param var, malim var, sanim ver, mevkim var; ama gel gor ki, iki kasik

bulgur, bulgur pilavi yiyemiyorum" demisti uzuntuyle. Domatesli bulgur

pilavinin yaninda tursu ve sogan cok uzun zaman once yasak edilmisti unlu

isadamina. "Cok sukur bugunleri de gordum ama..."diye konusmasini surduren

unlu sanayici "dunyanin en kudretli adami da olsan fark etmiyor..."diye

eklemisti. Bir sogan, bir bulgur bazen nelere bedel oluyor

Emel Sayin'in hayatinin anlatildigi bir programdi. Cok genc yasta baslayan

yolculugunda gucu, basarisi ve isiltisindan sonra bugun geldigi nokta

konusuluyordu. Pek cok kadinin yerinde olmak istedigi guzel, basarili ve

unlu sanatci

"Bir tek seye sizliyor icim... Keske bir cocugum olsaydi"derken gozleri dolu

doluydu. "Bana hep daha cok gencsin, once isin, once sanatin, daha sohretin

basindasin dediler. Ama keske kimseyi dinlemeseydim. Keske kimseyi

dinlemeseydim..."

Gani Mujde ile soylesi yaptigim bir programdaydik. "Cok kucuktum ve babam

kendi kosullari icinde beni simartmaya ugrasiyordu" diye basladi

anlatmaya.

"Bir bayram arifesiydi. Galiba kendi takim elbisesini verip bana bir elbise

yaptirmis. Cok mutluydu o bayram; bana bir sey giydirebildigi icin. Ama

ben elbiseden hic hoslanmamistim. Aglamaya basladim, ben bu cirkin seyi

giymem diye. Babamin bana bakisini hic unutamam. Galiba en fazla alti yedi

yasindaydim. Birden hic beklemedigim bir sey oldu ve babam bana hayatimdaki

ilk ve son kez cok siddetli tokadini atti. Cok g ucenmisti bana. Aradan

yillar gecti. Simdi Istanbul'un guzel manzarali evlerinden birinde

oturabiliyor ve istedigimi alabiliyorum. Babam oldukten sonra bir gun,

babamin o bakisi geldi aklima. Keske geri donup o sayfayi silebilsem,

oyle isterdim ki... Babami mutlu edebilseydim."

Uzerinden cok zaman gecti ama yine de tereddut ettim simdi yazip

yazmamakta... Bir cesaret yaziyorum; Yesim Salkim-Uzan idi o zamanki

soyadi-Levent'te yesil bir villada, gorkemli mobilyalarin icinde gorkemli

duvarlarin arasinda ve gorkemli bir masanin ardinda oturuyordu. Yapmak

istediklerini anlatirken, cok cok uzun siyah saclari kollarini, belini,

boynunu ortuyordu ve gozlerinde adini tam da koyamadigim bir siyah sey

vardi. Keder? Yalnizlik? Ofke? Yorgunluk? Her sey, hersey elinin

altindaydi ama mutsuzdu besbelli... Sonra zaman gecti. Soyadlarindan birini

sildi. Saclarini kestirdi. Gecenlerde bir aksam gordum onu. O beni gormedi.

Yan yanaydik oysa. Gecip gittik birbirimize degmeden. Kisacik saclari,

gecenin karanligina ragmen isildayan gozleri vardi. Sevdigi adamin,

kocasinin elinden tutmus, deniz kenarina dogru yuruyordu. Yanindan gecip

kendi yoluma devam ederken dusundum de...

Hayat bu kadar basit bir seydi iste. Yaptiklarimiz, yapmak istediklerimiz,

ozlediklerimiz, pisman olduklarimiz, onardiklarimiz, onaramadiklarimiz...

Hepsi basit, minicik seylerdi ama ulasamadikca, cozemedikce, yenemedikce

bize kocaman geliyordu.

Kitlelerin sevgisi, para,un, guc... Hicbiri, hicbiri bedel olamiyordu,

ozlemini cektigimiz o sey her ne idiyse...

Bir cocuk,

Sevildigini bilmek,

Bir vicdan rahatligi,

Bir tabak pilav,

Bir saglikli nefes...

Hayat bu iste; basit, kucuk bir hadise...

Can DUNDAR

Bütün annelerin, annelerimizin anneler günü kutlu olsun…


“Seni düşünürken
Bir çakıl taşı ısınır içimde
Bir kuş gelir yüreğimin ucuna konar
Bir gelincik açılır ansızın
Bir gelincik sinsi sinsi kanar…”

(Bedri Rahmi’nin Çakıl Taşı şiirinden.)

 
eXTReMe Tracker
Directory of General Blogs