9 Ekim 2007 Salı

Herkesin oyu eşit... - Cem yilmaz'dan...



Herkesin oyu eşit
Avrupa ile olan en büyük farkımız, "eğitimsiz nüfusla yürütülen demokrasi" ile "eğitimli nüfusla yürütülen demokrasi" farkı. Demokrasilerde, eğitimli olsun, eğitimsiz olsun herkesin oyu eşit sayılıyor. Ama, eğitimsiz ve fakir nüfusun oyu rahatlıkla küçük menfaatler karşılığında satın alınabiliyor. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere dahil bir çok ülkede, "Senato", "Lordlar Kamarası" veya benzeri oluşumlar var. Buralara, daha eğitimli ve tecrübeli kişilerin daha değişik bir seçim sistemiyle seçilmesi olanağı var ve sistemin kalitesi bu şekilde yükseltiliyor.
Bizde de, anayasa değişikliği gündemde iken, mutlaka benzer bir yapıya gidilmesi gerekli. Geç olmadan!

Cem yilmaz'dan...

Demokrasinin en tuhaf tarafi oylama sistemidir. Yani her
secmenin bir oy hakki vardir ama hicbir ise yaramamaktadir. Cunku her
insanin bir oy hakkiolmasi adaletsizlik. Adini yazmayi bilmeyenle yaziyi
icat edenin esit oy hakki olmasi butun duzensizligin kaynagidir.

Bence
saglam bir bilgisayar agiyla vatandaslarin uretime katkisi, odedigi vergi tutari,yaptigi hayirli ve hayirsiz is sayisi ogrenilip belli bir katsayiyla carpildiktan sonra (Bukatsayiyla carpma hikayesini niye istedigimi bilmiyorum, devlet hep oyle yapar diye yazdim.) kisinin verebilecegi oy sayisi hesaplanabilir.Dusunsenize ikiyuz milyar vergi verenin de bir oy hakki var o tutardan fazla vergiyikaciranin da.Orman yakanin da bir oy hakki var agac dikenin de... Secme durumu bu. Secilenlerde de durum farkli degil. En fazlasindan ilkokul bitirmis olmasarti araniyor o kadar. Yani heykel yapan da secilebiliyor, icine tukuren de! Memlekete katki nekadar fazlaysa oy hakkinin da o kadar fazla olmasi gerekir. Varolan durum bence hukuka aykiridir. Hatta anayasanin bir maddesine de aykiridir ama su anda kacinci madde oldugunu hatirlamiyorum.Oylamada bu haksizlik yapilirken sonuclari degerlendirmede de yanlis yapilmaktadir. En cok oy alan parti kazaniyor simdi. Bu yanlis! Butun yarismalarda en yuksek puan veren
juri ile en dusuk puan veren jurinin verdigi oylardegerlendirmeye alinmaz.
Geri kalanin ortalamasi alinir. Evet bu sacma bir fikirdir. Ama yine de bu
konuya kafa yordugunu gosterir. Enflasyon devletin alenen suc islediginin
kanitidir. Cunku devlet besbelli ki kalpazanlik yapmaktadir. Yani
devletacik acik sahte para basmaktadir ve bunlari aslindanayirmak
imkansizdir. Ekonomi neden batti soyleyeyim: Bir kere ekonomi ureticiler
arasindaki bir tuketici iliskisine donmedikce refah gelmez. Her uretici
aynizamanda bir tuketicidir ama pek cok tuketici sadecetuketicidir. Hicbir
sey uretmez, hicbir ise yaramazlar. Hicbir meslek erbabi degildirler.
Hicbir konuda yetenekleri yoktur. Ya da o boyle olduguna inanmistir.
Mukemmele yakin okey oynar ama bu sporhenuz olimpiyat kapsamina
alinmamistir maalesef. Bir ekonomide bu kadar TUKETICI olursa batar
tabii.Dunyanin en az icat yapilan ulkesi Turkiye'dir. Zaten "basimiza icat
cikarma simdi!" diye birdeyimin uretildigi bir ulkede sonuc baska turlu
olamazdi. Ama su acik ki pek cokseye ihtiyacimizvar, bunlarin bazilarini
kendimiz bulsaydik fena mi olurdu? Cunku bunun gelismeyle ilgisi yok. En
buyukbuluslar mum isiginda yapildigina gore?Biliyorsunuz mesela Edison
ampulu bulana kadar henuz ampulu bulamadigi icin mum isigindacalismistir.
Yani ampulu mumla aramistir. Ve hep ironi ironi dedikleri iste budur. Cunku
icat dediginpatent hakki demektir ve kayda deger bir bulusinsanin yedi
ceddini zengin eder. Ama ulkende saglam bir telif haklari yasasi yoksa
insanin icinden icatyapasi da gelmez herhalde. Yani demem o ki enazindan
bir vantilator filan icat edebilirdik. Ya datost makinesi. Bunlar atla deve
degil diyesoyluyorum. Yani MR cihazi demiyorum mesela. O zor tamam ama
herhalde bir teflon tava yapabilirdik. Ama kendi icatcilarimiza deli
muamelesi yapincauygarliga katki saglanamiyor tabii. Her mahalledevardir
kendisi hakkinda "Bu mu? Manyagin teki mucito! Kendi kendine acayip seyler
icat eder.." diyebahsedilen biri.Dunyadaki icatlar doneminin kapandigi
soylenir amabu dogru degildir. Hala insan pek cok seyiyapamamaktadir.
Mesela ucamamak, isinlanamamak, yeteri kadar sik sevisememek, aya
gidebilmek ama orada henuz para aklayamamak, zaman tunelinin sadecefilmini
yapabilmis olmak, hicbir zaman dogru partiyeoy verememek gibi daha
cogaltabilecegimiz pek cokeksigi vardir. Dusunsenize dunyanin
yuvarlakoldugunu ogreneli kac sene oldu ki sunun surasinda. Yani insanoglu
binlerce yil ustunde yasadigigezegenin birak detaylarini seklini bile
>bilmedenyasadi. Bati bile bu iste iyi degilken bizim durumumuzu dusunmek
bile istemiyorum.
Bir tek uluslararasi ismimiz Behcet Bey'dir. Kendisini
tanimiyorum ama Behcet Hastaligi dunya tipliteraturune girmistir. Tabii
gonul isterdi kihastaligi degil ilacini bulsaydi ama zamanla o da
olacaktir. Yani koca tarihe baktiginizda bula bulabir hastalik bulmusuz. O
da tam bir icat sayilmaz aslinda. Hastaligi Behcet Bey uretmedigine
gore.Mesela matbaayi biz bulmadigimiz gibi bulani daciddiye almamisiz. O
yuzden hala buyuk harfleri ya da kucuk harfleri ya da hicbirini tanimayan
insanlaryasiyor aramizda. Soylememe gerek yok ama onun da sizin gibi bir oy
kullanma hakki var.Tarih boyunca bilime hic katkida bulunmamis birtopluma
bir cok icattan yararlanma imkani verdigi icin dunyaya sukran borcluyuz.
Adamlar telefonubuldu, biz de bari en azindan jetonu bulaydik be agbi, ayip
yani? Cunku bizim orta ogretimimizdeakilda kalan cumle sudur Yahu bu
matematigin gunlukhayatimizda bize ne faydasi olacak?.... Hemen herkes
matematikten nefret eder ve faydasiz bir seyoldugunu dusunurler. E bir
toplum ya dayak yememis ya da hesap bilmiyor durumundaysa batar
tabii.Matematik insanoglunun buldugu (ki herhangi birrakkami dahi biz icat
etmis degiliz. En azindan sifiri bul bari degil mi? Hayir onu da bulan
birarap alimidir ama simdi isim ver deseniz verecek durumda degilim.) en
yararli derstir.Matematikten anlamamak bir kusurdur. Ama bununlaovunmek
esekliktir. Cunku bu basarisiz ogrenciler arasinda yaygindir. Onlar
akillari sira matematiktenanlayani ve basarili notlar alani marjinal yapmak
isterler... Yani onlara gore matematikten kalmakdegil ondan gecmek
tuhaftir. Caliskan ogrenciye inekderler ama tembel ve sorumsuz ogrenciye
takilmisherhangi bir hayvan ismi yoktur.Matematik butun bir hayati, bir
hayatta basa gelebilecek tum ihtimalleri, sadelestirmeleri,basitlestirme ya
da karmasiklastirma eylemlerini, ozetle tum detaylariyla insan hayatini
anlatan birsifredir. Sifir hicbir sey degil aslinda herseydir.Bir, bir tek
tanrinin ailedir. Sonra cokluk vardir azlik vardir. Bir rakam digerinden
buyuktur amasifiri neyle carparsan carp sonuc yine sifir olur. Sizin
zekaniz karsinizdakinin zekasiyla sinirlidir.Yani hic kimsenin
karsisindakinin kendinden dahazeki oldugunu anlamasina imkan yoktur.
Herhalde o yuzden herkes kendini zeki zannediyor, hicbir salak,salak
oldugunun farkinda degil.Matematik felsefenin de temelini olusturur.
Herhangibir sayfada gordugunuz iksler yeler, abuk sabukisaretler filan size
hayattaki cok karmasik bir durumu formule eder ve size bilinmeyeni yani X'i
sorarlar. Anlasana be sapsal o X dedigi sensin.Ileride yolunu kaybettiginde
nasil bulacagini bilmenicin bu formul.Matematikteki problemler hayattaki
problemlerin aynisidir. Yani iki kere iki her zaman dort eder. Matematik
bunu bize garanti ediyor. Ya her zaman ikikere iki dort etmeseydi? Ticaret
cok riskli bir halegelmez miydi? Sen hala de ki "Ulan bu karekok alma da
neyin nesi?" Ya da "Integral mi? delirdi bu herhalde.!"Matematikten
hoslanmayan ogrenciler sonrakihayatlarinda genellikle tercihlerini hep yanlis yapan insanlar olurlar. Sanirim ulkemizdeki secim sonuclari buna
kanit olusturmaya yeter.Evet matematik zordur ama hayat da
oyledir.Matematigi seviniz cunku fazla seceneginiz kalmadi.Siz matematigi
gereksiz buldukca enflasyonyukseliyor. Birbiriyle satranc oynayan kari koca
sayisi artmadikca bu isler duzelmez. Herkesin oturup ya da daha iyisi
oturdugu yetisir kalkip "acaba neicat edebilirim" diye dusunmesi gerekir.
Ama ondanonce sahip olduklarimizin degerini bilmeliyiz. Kendi yerel
zenginliklerimizin de farkinda degiliz. Sozgelimi Bodrum'daki otellerin
neredeyse hicbirindeBodrum zeytini yoktur. Koylerinde bin cesit
peyniryapilan turistik bir beldede oraya uc yuz kilometre öteden gelmis ve
otelin satin alma mudurununzimmetine gecirdiginden artanla alinmis bir
beyazpeynir sunulur. Yani otelin hemen arkasindakitepenin yamacindaki koyde
yapilan muhtesem kecipeynirinden otelde kalan Italyanin haberi olsa sirf o
peynir icin seneye bir daha gelecek ama maalesef bu olmamaktadir. Ustelik
getirilen peynirin yaninabir parca hiyar, biraz da maydanoz konarak
turiste"bizim yalnizca peynirimiz degil sebzelerimiz deigrenctir" mesaji
verilmektedir.Turizm deyince bu arada turistik sapiklar icin bir ikazim
olacak. Evet belki bazi kadin turistlerinbeldemize geldiklerinde bir iki
hemsehrimizlesevistigi olmustur ama emin olunuz ki hicbirinin buraya gelis
maksadi bu degildir. Cunku seks turizmiyapanlar genellikle uzakdoguya falan
giderler bize gelmezler. O yuzden kendilerine tecavuz etmesek iyiolur.
Onlar senin ustune alindigini bilseler o minietegi giymezlerdi ama seni
bilmiyorlar tabii...

Cem YILMAZ..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Modern Kast Sistemi


Tarih kitapları M.Ö. 1600 yıllarında kuzeyden gelen, medeniyete bütünüyle kapalı, biyografi sayfaları şiddet sahneleriyle dolu savaşçı köylüler ve göçebe çobanlardan oluşan, kendilerine "aryalar" (arias/aryan) denilen bir kavmin Hindistan'ı yavaş yavaş istila etmeye başladığını yazar. Aryalar doğuya, Ganj Çatalağzı'na kadar yayılıp başka bir ırktan olan yerlilerin arasına karıştıkça eriyip gitme tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını fark ederler. O gün için yönetici ve egemen pozisyonunda olan bu azınlık grup, ayrıcalıklı kalabilmek için "kast" sistemini ortaya atar.

İlk olarak "aryas" ve "chudras" adıyla iki ayrı toplumsal sınıf oluşturulur. Bu eylem muhtemelen yerli halkı bir hamlede iki ayrı statüye ayırma girişiminden ziyade o gün için zaten gerçekleşmiş olan bir sınıf ayırımının adını koyma ya da şuur altında saklı bulunan bir ötekileştirme projesine resmiyet kazandırma girişimidir. Daha sonraları bu kategorizasyon Brahmanlar (din adamları) , Kşatriyalar (soylular) , Vaisyalar (tüccarlar), Sudralar (işçiler) olarak kendilerini diğer kastlardan ayırt ettirici işaretler taşıyan sınıflara kadar genişletilir. Bütün bu kastların ötesinde beşinci bir kast olan Dokunulmazlar (Paryalar-köleler) sınıfı vardır. Paryalar herhangi bir kasta ait değillerdir ve toplumun tabanını oluşturan sınıftır. Doğdukları anda "murdar" damgası yiyerek toplumun en alt tabakasında yaşamaya mahkûm edilirler. Eğer üst kastlara ait bir Hindu'ya bir "dokunulmaz" temas ederse, üst kasttaki kişinin arınmak için birçok ritüelden geçmesi gerekir. Bu temasın gölge teması olması sonucu değiştirmez.

Böyle bir örgütlenme piramidinde en alt statüye ait üyeler dışında hemen her üye, tepeden bakabileceği bir sınıfın varlığıyla teselli bulur ve bu durum sistemi ayakta tutacak en önemli dinamiktir. En aşağı görülen kastlar, genellikle ilkel orman yaşamından yeni gelmiş gruplardan oluştukları için sisteme zarar verecek bir arayışın içine girmezler.



Demokrasi mi Oligarşi mi?


Demokrasi ya da diğer adıyla halk idaresi; vatandaşlar arasında hürriyet ve eşitliği esas alan, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede toplumun bütün bireylerine eşit haklar tanıyan bir yönetim biçimidir. Demokrasi esasen ferdi bir hadisedir. Bu vasıf her vatandaşın hâkimiyete insan sıfatıyla iştirak etmesidir ( M.K. Atatürk ).

Eski Yunan'da Aristo dâhil olmak üzere bazı filozofların "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlar kullanmış olmasına rağmen demokrasi, diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. Demokrasinin gelişimine bakıldığında çeşitli olgunlaşma evrelerinden geçtiği, kavisler çizen bir maziye sahip olduğu görülür. Çok defa liberal, sosyal, muhafazakâr hatta anarşist gibi neredeyse birbirine zıt kavramlarla ifade edilir ki bu pratikte pek çok demokrasi türünün olduğu ve yalın haliyle demokrasinin bir idare biçimi olmadığı anlamına gelir. Buradan da anlaşılacağı üzere demokrasi "sorgulanamaz" bir sistem değildir. Lord Acton'a göre demokrasi ideal bir yönetim biçimi değildir. Jean Jacques Rousseau'ya göre en büyük tehlikesi çoğunluğun tiranlığına dönüşebilmesidir ve bu nedenle de kelimenin tam anlamıyla "gerçek demokrasi" hiçbir zaman tesis edilemez. Benzer bir yaklaşım sergileyen Friedrich A. von Hayek; "Demokrasi ümit edildiği gibi tiranlığa ve baskıya karşı insanların güvenliğini sağlayacak bir sistem olamadı" diyerek demokrasiye olan inancını kaybettiğini ifade eder. Demokrasiyi daha sivri bir dille eleştiren Montesque, Eflatun ve İmmanuel Kant gibi düşünürler onun bir çeşit "despotizma" olduğunu söylemekten çekinmemişlerdir. Buradan hareketle demokrasinin kusursuz bir sistem olmadığı söylenebilir. Ne var ki devlet idaresinin askeri, siyasi ya da maddi planda önde gelen belli bir zümrenin eline verilmesi ise oligarşik bir düzenin tezahürüdür. Bu ise ideal bir yönetim biçimi olmaktan bir hayli uzak, hangi zümrenin eline geçeceği kestirilemeyen ve demokrasi ile bağdaşmayan bir yönetim biçimidir.


Kim Aristokrat Kim Ayak Takımı?


Bütün bireylerin devlet politikasını şekillendirme hakkının bulunmadığı bir idare sürecinde ilk olarak bu sürece doğrudan ve dolaylı müdahale edecek olanlar ile herhangi bir müdahale hakları bulunmayan zümrelerin tespit edilmesi zorunluluğu vardır. Bireyleri etnik, din, dil, meslek, mezhep, eğitim durumu, gelir dağılımı, ödediği vergi miktarı gibi çeşitli parametrelerle tek tek inceleyip kategorize edecek bir kurumun varlığı da aynı ölçüde bir zorunluluktur. Bir ülkede böyle bir kurumun varlığından ve kategorize edilmiş bir halktan bahsediliyorsa o ülkede oligarşiden söz etmek daha doğru olur. Hint kast sisteminde olduğu gibi bireyin toplum içindeki kastını ya da statüsünü belirleyecek bir kurumun olması halinde herhangi bir statüye alınma kriterlerinin belirlenmesi de önem arz edecektir. Kimin Aristokrat kabul edileceği ya da Aristokraside hangi kriterlerin esas alınacağını kim belirleyecektir? Sözgelimi bakımlı, şık giyinen, lüks yerlerde yemek yiyen ve fazla tüketen bir sanatçı mı aristokrat kabul edilecek yoksa dağda-bayırda koyun otlatan bir çoban mı ?


Aydın-Entelektüel -Birey Olma


Entelektüel geçinip kendi gibi olmayanları bir hamlede ötekileştirenler her şeyden önce şunu iyi bilmelidirler ki herkesin "aydın-entelektüel-aristokrat" olma gibi bir zorunluluğu yoktur. Devlet ya da mevcut iradenin bireyi aydın-entelektüel olmadığı gerekçesiyle dışlaması, bununla da yetinmeyip vatandaşlık haklarından mahrum bırakması en hafif ifadeyle zorbalıktır. Kendisini sevk ve idare edecek siyasi otoriteyi seçme hakkı, aydın ve entelektüel olmanın değil birey olmanın verdiği bir haktır. Demokrasiyi "seçilmiş" bir zümrenin tekeline almaya kalkma girişiminin fikrî altyapısı demokrasiyi oligarşik rejimlere dönüştürme düşüncesine dayanır. Bireyin mesken ve meslek gibi kavramlarla değerlendirilip "asıl unsur" ve "öteki unsur"lar şeklinde bir sınıflandırmanın yapıldığı bir ülkede doğrudan ya da çoğulcu bir demokrasiden bahsetmek bir yana temsili demokrasiden bahsetmek bile mümkün değildir.


Aydın Zümre-Ortak Akıl


Belli bir eğitim-öğretim sürecinden geçmiş olmak her zaman aydın olma manasını ifade etmediği gibi böyle bir süreçten geçmemek de cahil olma anlamı taşımaz.

Biz cahil dediğimiz vakit, mutlaka mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören hakiki âlimler çıkar. ( M.K. Atatürk)

Her üniversite görmüş, mürekkep yalamış bireyin "aydın" kabul edilmesi yanlış olduğu gibi aydın ya da entelektüel olduklarına hükmedilenlerin her zaman isabetli kararlar verip ortak aklın gösterdiği hedefe doğru yol alacağına inanmak da ayrı bir hatadır. Siyaset arenasında boy gösteren bir yığın aydın-entelektüel insanın farklı kulvarlarda yol almasının manası budur.

Toplumu belli kastlara kategorize edip her sınıfa ayrı bir rol biçmek yerine mevcut toplumsal ayrışmanın ve bunun getirdiği muhalefetin önüne geçecek yollar aranması hem demokrasi hem de ülke adına daha kazançlı bir yol olacaktır.

Kaynak: http://www.serinselvi.com/yazi.php?no=62

 
eXTReMe Tracker
Directory of General Blogs